SAğLıK Haber Girişi : 03 Kasım 2022 15:30

ÖZEL ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ (DİSLEKSİ) NEDİR, NASIL TEDAVİ EDİLİR?

ÖZEL ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ (DİSLEKSİ)  NEDİR, NASIL TEDAVİ EDİLİR?

ÖZEL ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ (DİSLEKSİ)  NEDİR, NASIL TEDAVİ EDİLİR?

Günümüzde özel öğrenme güçlüğü (ÖÖG) dinleme, konuşma, temel okuma, anlama, aritmetik hesaplama, matematiksel mantık kurma ve yazılı anlatım becerilerinin kazanılması ve kullanılmasında gecikme ya da bozulma ile kendini gösteren bir grup heterojen bozukluğu içeren bir terim olarak kullanılmaktadır (Asfuroğlu ve Fidan, 2016). ÖÖG’nin belirtileri Amerikan Psikiyatri Birliği tarafından 2014 yılında yayınlanan Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal Elkitabında gerekli girişimlerde bulunulmasına rağmen, en az altı aydır sürme, yanlış ya da yavaş sözcük okuma, okuduğunu anlamada güçlük yaşama, harf harf söylemede veya yazmada güçlük yaşama, yazılı anlatımda güçlük yaşama, sayı algısı ve hesaplamada güçlük yaşama ve akıl yürütmede güçlük yaşama olarak sıralanmıştır. ÖÖG’li bireylerin tanılanmasında (a) okul becerilerinin bireyin kronolojik yaşının önemli ve ölçülebilir derecede altında olması, (b) okul ya da işle ilgili günlük yaşam becerilerinin de etkilenmesi, (c) bu durumunun zihinsel yetersizlik, diğer ruhsal ve sinirsel bozukluklar, ruhsal ve toplumsal güçlükler, okulda kullanılan dili tam bilmeme, eğitsel yönergelerin yetersizliği gibi durumlarla açıklanamaması gerekliliği vurgulanmaktadır. ÖÖG’nin etkilediği alanlara göre üç türü bulunmaktadır. Bunlar; okuma güçlüğü (disleksi), yazılı anlatım güçlüğü ve matematik güçlüğü (diskalkuli) olarak listelenmektedir (Amerikan Psikiyatri Birliği, 2014). Çocuklarda daha sık gözlemlenmesiyle birlikte öğrenme güçlüğüne yetişkinlerde de rastlanmaktadır. Kişinin öğrenme güçlüğüne sahip olup olmadığı bazı durumlarda fark edilmeyebilir ve kişi bununla hayatını sürdürebilir.

Öğrenme güçlüğünün nedeni kesin olarak bilinmemekle birlikte araştırmalar beyin yapısındaki işlevsel farklılar ile ilişkili olduğuna işaret etmektedir. Bu farklılıklar doğuştan gelir ve kalıtımsaldır. Anne - babada benzer bir öykü varsa ya da kardeşlerden bir tanesinde öğrenme güçlüğüne rastlandıysa diğer çocukta da görülme ihtimali artmaktadır. Bazı durumlarda, doğum öncesi ya da sonrasında yaşanan bir sorun da (hamilelik sırasında alkol kullanımı, oksijen azlığı, prematüre ya da düşük kiloda doğum gibi) öğrenme güçlüğüne etken olabilmektedir. Ekonomik zorluklar, çevresel faktörler ya da kültürel farklılıkların öğrenme güçlüğüne neden olmadığı unutulmamalıdır.

Bir uzman tarafından çocuğun doğum öyküsü, gelişimsel özellikleri, okul performansı ve ailenin sosyo-kültürel özellikleri göz önünde bulundurularak klinik değerlendirme yapılır. Amerikan Psikiyatri Birliği tarafından yayınlanan ve tanı koyma ölçütlerinin belirlenmesi için bir kaynak olan DSM 5'te Özgül Öğrenme Bozukluğu adı altında bulunur. Tanı kriterlerine göre, aşağıdaki belirtilerden en az birinin varlığı ile belirli, öğrenme ve okul becerilerini kullanma güçlüklerinin gerekli girişimlerde bulunulmuş olmasına rağmen en az 6 aydır sürüyor olması gerekmektedir; 

  • Sözcük okumanın yanlış ya da çok yavaş ve çaba gerektiriyor olması, 
  • Okunanın anlamını anlama güçlüğü, 
  • Harf harf söyleme ve yazma güçlüğü, 
  • Yazılı anlatım güçlükleri, 
  • Sayı algısı, sayı gerçekleri veya da hesaplama güçlükleri, 
  • Sayısal akıl yürütme güçlükleri.

Özgül Öğrenme Güçlüğü; okuma bozukluğu ile giden (disleksi), matematik bozukluğu ile giden (diskalkuli) ve yazılı anlatım bozukluğu ile giden (disgrafi) olarak üç alt tipe ayrılır. Alt tipler birlikte ya da ayrı ayrı görülebilir.

Tedaviye başlarken ilk adım psiko-eğitimdir. Aileye, öğretmenlere ve çocuğa yapılan eğitsel terapi, durumun anlamlandırılması ve nasıl bir yol izleneceğinin belirlenmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Sonraki süreç için evde ve okulda eş zamanlı devam edecek bir özel eğitim ve müdahale programı hazırlanmalıdır.

Tüm çocukların sevgi, destek ve cesaretlendirilmeye ihtiyacı vardır. Öğrenme güçlüğüne sahip olan çocuklar ise tüm bunlara daha fazla gereksinim duyarlar. Ebeveynler olarak asıl amaç öğrenme güçlüğünü tedavi etmek değil, karşılaşacağı zorluklar karşısında sosyal ve duygusal ihtiyaçlarını karşılamak olmalıdır. Çocuğun ev içindeki olumlu davranışlarına odaklanmak onun kendine güveninin gelişmesine yardımcı olur. Böylece çocuk zorlu durumlarla nasıl baş edebileceğini öğrenir, güçlenir ve dayanıklılığı artar. Çocuklar görerek ve model alarak öğrenir. Ebeveynlerin olumlu tutumları ve mizah anlayışı, çocuğun bakış açısını değiştirerek ona tedavi sürecinde yardımcı olur.

Yapılan araştırmaların görece sayısının az olduğu düşünülse de araştırma sayılarının son on yılda hızlı bir artış gösterdiği görülmektedir. ÖÖG’ye yönelik farkındalık çalışmaları ve tanılı öğrencilerin sayılarının artması ile bu artışın devam edeceği düşünülebilir. ÖÖG alanında yapılan araştırmalar konularına göre sınıflandırıldığında 31 farklı konuda araştırma yapıldığı görülmektedir. Bu konuların içinde okuma becerilerini değerlendirme ve destekleme konulu (%15,7) araştırmaların en yüksek oranı oluşturulduğu görülmektedir. Bu oran ÖÖG olan bireylerin en çok sorun yaşadığı alan okuma olduğu için beklenen bir durumdur. Ancak ilerleyen yıllarda ÖÖG olan bireylerin tanılama süreçlerine, matematik ve yazma becerilerine yönelik araştırmaların giderek artması beklenebilir. Ayrıca ÖÖG ile birlikte görülen özel yeteneklilik vb. durumları olan ve iki kere farklı olarak adlandırılan gruplarla yapılan çalışmaların azlığı bu alanlarda da daha fazla araştırmaya ihtiyaç olduğunu göstermektedir. Bu nedenle yeni bir araştırma planlayacak araştırmacılar ÖÖG olan bireylerin tanılama süreçleri, matematik ve yazma alanları üzerine yoğunlaşabilirler. Ayrıca Türkiye’de sayıları net olarak ifade edilmese ve resmi bir tanı kategorisi olmasa da ÖÖG ve özel yetenekli olan bireylerin varlığı da bir gerçektir. Bu nedenle gelecek araştırmaların ÖÖG ve özel yeteneği olan bireylerle gerçekleştirilmesi önerilebilir.

İleride yapılacak bu tür araştırmalar ve öğretmen, doktor, psikolog gibi alanda çalışan kişilerin bu gelişmeleri meslek hayatlarına yansıtmaları ile ÖÖG olan bireylerin yaşam kalitesinde hissedilir bir artış olacağı düşünülmektedir.

Psikolojik Danışman Arzu KALAY

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.